Dienstag, April 23, 2024

İman – Sabır – Cihat: Erdoğan hakkında bir çizgi roman

Türk yazar Can Dündar ve Mısır-Sudanlı karikatürist Mohamed Anwar Erdoğan’ın kariyeri üzerine bir çizgi roman kaleme aldı.

Die deutschsprachige Version gibt es hier.

Viyana/Berlin | Birkaç hafta sonra Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri olacak. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında tarihi bir dönem noktası: Türkiye’nin ciddi şekilde zarar görmüş demokrasisine yenilenme şansı verilecek mi? Yoksa otokratik bir başkan siyasi hayatını, kariyeri için görünürde son olan bu seçimle taçlandırmayı başaracak mı? Şubat 2023 deprem felaketi nedeniyle de seçimin akıbetinin ne olacağı hiçbir şekilde kesin gözükmüyor.

Bu çizgi roman özellikle kader yılı olarak görülen bu yılda popülaritesini korumaya devam eden Erdoğan’ın ruhunu ve onu yaratan toplumu daha iyi anlamak için okunması gereken bir kitap. Bahsettiğimiz kitap onun şüphesiz en bilinen düşmanlarından biri olan Can Dündar’ın kaleminden çıkan çizgi roman: “Erdoğan”.

Resim: Anwar; Metin: Can Dündar 

Berlin’de yaşayan ünlü gazeteci Can Dündar araştırmacı medya CORRECTIV tarafından kendisi gibi sürgünde olan karikatürist Mohamed Anwar ile bir araya getirildi. Her ikisi de siyasi baskılar nedeniyle ülkelerini istemeyerek terk etmek zorunda kaldılar. İkisinin de Berlin’de rastlaşmış olmaları büyük bir şans, bu sayede okuyuculara Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kompakt ve zengin içerikli bir biyografisi sunulmuş oldu.

Futbolculuktan otokratlığa

Recep Tayyip Erdoğan ismini İslam’da kutsal sayılan Recep ayından ve büyük dedesi Tayyip’ten alır. Karadenizli olan babası Ahmet Kaptan iş aramak için İstanbul’a yerleşir ve burada denizci olarak adalara içme suyu sağlar. Tayyip yoksul şartlar altında büyür, babası katı, şiddet yanlısıdır ve kendisine hiç sevgi göstermez. Oğlunun futbol oynamasına izin vermesi için ikna edilmesi zor olan babasının onayını kazanmak için mücadele eder. Onay arayışı, biyolojik babadan başlayarak, siyasi üvey babası Necmettin Erbakan’a (eski başbakan) ve seçmenlere kadar tüm kitap boyunca devam ediyor.

Ordu ve komünizm hayaleti

Türkiye 1970li yıllarda çok çalkantılı ve gergin bir dönemden geçer. Ordu, yükselişte olan komünizmi daha önce savaştığı İslamcılığı kullanarak engellemeye çalışır. Kitap, Mısırlı Müslüman Kardeşlerin ve Afganistan’da Sovyet işgal güçlerine karşı savaşan Mücahitlerin tarihini ele alma konusunda yetersiz kalıyor.

Resim: Anwar; Metin: Can Dündar 

Erbakan 1971’de ilk İslamcı partiyi kurar ve askeri darbenin ardından “laiklik karşıtı eylemler” nedeniyle parti yasaklanır ve İsveç’e sürgüne gider. İki yıl sonra ordu Erbakan’ı geri getirir. Yeni kurduğu parti 1973 seçimlerinde oyların yüzde on birini alarak Bülent Ecevit’in (CHP) koalisyon ortağı olur.

İman – Sabır – Cihat

İlerleyen yıllarda ordu tekrar tekrar darbe yapacak, siyasete müdahale edecek, partileri yasaklayacak ve siyasi yasaklar getirecek, böylece İslamcılar da buna uyum sağlamak ve kendilerini gizlemek zorunda kalacaklardı. Erdoğan askerlik hizmetinden sonra 1980li yılların başında ev hapsinde olan Erbakan’ı ziyaret eder. O da sadık öğrencisine üç şeyi öğütler: İman, sabır, cihat (“çaba”) yani klasik İslami erdemler. Erdoğan’ın devrik hocasına olan bağlılığı ödüllendirilir ve başlangıçta seçimlerde başarılı olamasa da partiden aday olmasına izin verilir.

Resim: Anwar; Metin: Can Dündar 

Erdoğan ilk siyasi yenilgisinden sonra geçmişte yapılan hataları değerlendirir ve bulduğu çözüm şöyledir: Parti, kapılarını daha önce ellerini bile sıkmak istemediği kadınlara açmalıdır. Böylelikle İstanbul’un kozmopolitik semti Beyoğlu’na 1989 yılında Belediye Başkanlığı adaylığını koyar.

Seçim kampanyası zekice kurgulanmıştı: Modern semtlere başörtüsüz kampanya çalışanları gönderilirken, daha muhafazakâr yerlere ise başörtülü çalışanlar gönderilmişti. Artık sakallı şalvarlı kardeşler geri plandadırlar. Erdoğan seçimleri 1500 oy gibi az bir farkla CHP’ye karşı kaybeder. Öfkeden deliye döner ve seçim gecesi ilçe seçim kuruluna gidip görevli hâkimi azarlar. Sonuç olarak, hâkime hakaret ettiği gerekçesiyle önce bir hafta hapse gönderilir, cezası daha sonra para cezasına çevrilir.

Resim: Anwar; Metin: Can Dündar 

Ansızın gelen Belediye Başkanlığı

Beş yıl sonra, yani 1994 yılında, Erdoğan şaşırtıcı bir şekilde Belediye Başkalığına seçilir. Siyasi rakipleri ona düşünmeden bir kampanya hediyesi verir: Kaçak inşa edilmiş bir evde yaşamakla suçlanır. Erdoğan ayağına gelen bu fırsatı iyi değerlendirir ve milyonlarca insan gibi kendisinin de kaçak bir evde yaşadığını, çünkü siyasetçilerin bu konuyla yeterince ilgilenmediğini açıklar. Seçmenler de bu düzen karşıtı duruşu için ona sandıkta teşekkür eder.

Resim: Anwar; Metin: Can Dündar 

Demokrasi amaç değil, araçtır

Müslüman dünyası 1990’larda Afganistan, Cezayir, Bosna ve Çeçenistan’da kaosa sürüklenir. ABD, geçmişte yaptığı “komünizme karşı radikal İslamcılık” hatasını “kravatlı İslamcılara” güvenerek düzeltmek ister. Bu nedenle Erdoğan, diğerlerinin yanı sıra Amerikalı diplomat Abramowitz tarafından ziyaret edilir ve karşılığında birkaç kez ABD’ye gider.

Fetullah Gülen de Amerikan dış politikasının bu yeniden yönlendirilmesinden faydalanır. Özellikle Orta Asya başta olmak üzere dünyanın 160 ülkesindeki okulları aracılığıyla Gülen önemli bir güç unsuru haline gelir. Türkiye’de Gülen taraftarları bazı medya kuruluşlarını kontrol ediyordu ve 1996’da Bank Asya onların yardımlarıyla kuruldu. İslamcılık ve kapitalizm birbirini iyi tamamlıyor, Amerikan politikası işe yarıyor gibi görünüyordu. Ancak hem Erdoğan hem de Gülen kendilerini sadece “ılımlı ve saf” olarak gizliyorlardı.

Resim: Anwar; Metin: Can Dündar 
Resim: Anwar; Metin: Can Dündar 

Minareler süngülerimiz

1997 yılında Erbakan hükümetine karşı bir “postmodern darbe” gerçekleşir. Erbakan şimdilik ordunun taleplerine boyun eğmek ister ve parlamentoda orduya karşı çoğunluğu sağlayabileceğine inanır. Erdoğan buna karşı çıkar ve eski rol modeli tarafından sert bir şekilde azarlanır. İkili arasındaki sürtüşme böylece aleni ve nihai hale gelir. Hararetli bir atmosferde, coşkulu bir kalabalık tarafından kışkırtılan Erdoğan, bir konuşma sırasında kendisini isyandan hapse attıracak bir şiirden alıntı yapar: ” Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker.”

Resim: Anwar; Metin: Can Dündar 

Grafiksel başyapıt

Anwar ve Dündar, bu harikulade sanat eseriyle, polemikçi otokratın tarihinin hakkını vererek “graphic novel” kategorisinde yeni bir kilometre taşı oluşturuyor. İkili, 300 sayfadan fazla olan kitapta hem Türk siyasetçinin yükselişinin hem de İslamcılığın kısa tarihinin izini süren son derece çağdaş bir tarihi başyapıt yaratmayı başardı. Yıllar süren bir çalışma ve titiz bir araştırma ile hem Türkiye’yi bilenleri hem de bilmeyenleri şaşırtacak, okunmaya değer, son derece bilgilendirici bir eser ortaya çıkarmayı başarmışlar. Kitap bir gerilim romanı gibi okunuyor ve Anwar’ın çizimlerinin estetiği sürükleyici bir atmosfer yaratıyor.

Okumaya değer bir kitap

Türkçe orijinalinden Almancaya yapılan çeviri çoğu zaman akıcı bir şekilde okunuyor, ancak Türkçedeki ifade her zaman tam anlamıyla tercüme edilmiyor. Bazı yerlerde pasajlar biraz kendine özgü kısa bir Almanca ile yazılmış. Eleştirmen kitaptan genel olarak çok olumlu etkilenmiş, ancak bir eleştiri noktası var: Daha iyi bir alternatif olmadığı için akademisyenler “İslamcılık” terimi üzerinde hemfikir. Ancak kitapta “İslamcılık”ın yanı sıra “siyasal İslam” terimi de gereksiz yere tekrar tekrar kullanılıyor. Bu, diğerlerinin yanı sıra sağ popülistler tarafından sıklıkla araçsallaştırılan ve yanlış anlamaya davetiye çıkaran muğlak bir terimdir.

Kitap, Türkiye ve siyasetiyle ilgilenen herkese tavsiye edilir. Şimdiye kadar Türkçe, Almanca ve Arapça olarak “CORRECTIV” tarafından yayınlanmıştır.

Titelbild: ZackZack/ Thomas König / Anwar Text: Can Dündar

Gabriel Hartmann
Gabriel Hartmann
Reporter für türkisch-österreichische Gschichten. Beobachtet die Entwicklungen und den Wahlkampf in der Türkei. Dil kılıçtan keskindir.
LESEN SIE AUCH

Liebe Forumsteilnehmer,

Bitte bleiben Sie anderen Teilnehmern gegenüber höflich und posten Sie nur Relevantes zum Thema.

Ihre Kommentare können sonst entfernt werden.

Jetzt: Polizeiäffäre "Pilnacek"

Denn: ZackZack bist auch DU!